RÖNESANS DÖNEMİ SANAT ANLAYIŞI
- Elif Rana YILMAZ
- 16 Ara 2022
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Oca 2023

İnsan faktörünün öne çıktığı Rönesans, Orta çağ ile Yeni çağ arasında yaşanmış olup yaşamsal, sanatsal, bilimsel alanda yeniliklerin yaşanması sebebiyle “Yeniden Doğuş” anlamına gelmektedir. Eski anlayış ve bağnazlıklara tepki niteliği taşıyan bu dönemde matbaanın, daha fazla kullanılabilir olması yeni buluş ve düşüncelerin hızla yayılmasına etken olmuştur. Bilim anlamında hızla yol alan Avrupa’da, sanatın merkezi artık daha çok insandır. Doğaya yakın olmak ve insan figürünü daha fazla resmetmek sanatsal yenilikler arasındadır.
1300’lerden 1600’lere uzanan gelişim dönemini içeren gerek bilim alanında gerekse sanat alanında çok önemli gelişmeler yaşandığı Rönesans Dönemi aracılığıyla serbest düşünce ortamı eskiye tepki olarak “yeniden doğdu”. Gözleme ve araştırmaya dayanan pozitif düşüncenin ortaya çıkmasıyla birlikte kilise zayıflaması reform hareketlerinin Orta çağdan sonra, hümanizmin etkisiyle hız kazanmasına sebep oldu. Yunan ve Roma kültürünün ata mirası etkisiyle sanatsal yenilikler sonraki yüzyıllara köprü vazifesi görmüştür. Rönesans dönemine kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncü iken Rönesans hareketleriyle birlikte Avrupa Ülkeleri bu alanlarda ön plana çıkmıştır.
Sanat alanında, toplumun geçmişle olan bağlarını irdeleyen sanatçılar doğanın, insan anatomisinin bilgisine ulaşarak resim ve heykelin aracılığıyla Yunan sanatçı atalarının ustalığına eriştiler. Yepyeni bir sanat anlayışının ortaya çıktığı Rönesans, aslında Antik Çağı yeniden canlandırma arzusudur. Toplum ve insan ilişkilerinin mantık ve gözlem sonucu irdelenmesi gerçeği sanatsal bakış açılarını büyük oranda etkilemiştir. Hümanizmin ilerlemesi ile birlikte sanata ve sanatçıya duyulan saygı da adeta yeniden keşfedilmiştir.
Bu yeni doğuş döneminde resim; bağnazlıkların yerini özgürlükçü düşüncelere bırakması, sosyal yaşantı değişikliği ve toplumsal canlanma sebebiyle evlere taşınmıştır. Halk artık kendi portre ve heykellerini betimletebilir, evinde sanata yer verebilir hale gelmiştir.

Rönesans’ın erken ve geç olmak üzere 2 dönemi vardır. Dönemler içerisinde Rönesans’a ruhunu veren büyük düşünürler ve sanatçılar halkları büyük oranda etkileyerek sanatsal, düşünsel ve yaşamsal biçimde özgürlük fikrinin hakim olduğu temellerin atılmasını sağlamıştır. RÖNESANS DÖNEMLERİ
1)Erken Rönesans Dönemi (14 – 15. yy)
Çıktığı Yer: Floransa
Önemli Sanatçıları: Filippo Brunelleschi, Leon Battista Alberti
Bu dönemde İtalya’da olan karışıklıklar yüzünden, Floransa’yı ele geçiren aşırı dinci Girolamo Savonarola sanat yapmayı yasaklamıştır ve bunun sonucunda sanatın merkezi Roma’ya kaymıştır.
2)Yüksek Rönesans Dönemi (15 – 16. yy)
Çıktığı Yer: Roma
Önemli Sanatçıları: Donato Bramante, Michelangelo
Erken Rönesans Dönemi’nde temelleri atılan bu sanatsal hareketlilik, Yüksek Rönesans Dönemi’nde gelişerek ilerlemiştir.
RÖNESANS RESİM SANATININ KONUSU VE ÖZELLİKLERİ Rönesans resim sanatında konu temelde insandır, din ikinci plana kalır. Bu dönem ile birlikte resim sanatında doğa- insan imgeleri yoğun olarak kullanılmaya başlanır. Dini hayatın konu edinildiği eserler önemini kaybetmiştir.
Resim tapınaklardan çıkarak zengin ailelerin siparişleriyle bağımsız tablolar yapılmaya başlanmıştır.
Orta Çağ'da üretilen fresk ve mozaikler bu dönemde tuval üzerine yapılmaya başlamıştır.
Resmin duvara asılması sayesinde evlere girerek, günlük yaşamın bir parçası olmuştur.
İnsan ve doğa gözlemine dayalı optik bir anlayış hakimdir.
Mekan kullanımı yeniden önem kazanmış, kapalı bir kompozisyon anlatımı vardır.
Evrensel bir ışık anlayışı hakimdir.
Sanatçılar içerikten çok biçimle ilgilenirler.
Doğala uygunluk ve güzellik ön plandadır.
Figürün kompozisyon içindeki yeri önem kazanmıştır.
Perspektif ve çizgi birleşerek insanı gerçeğe daha uygun biçimlerde gösterme çabası vardır.
Yağlı boyanın kullanılmasıyla hem renk hem de konu zenginleşmiştir, bu dönem Yüksek Rönesans dönemi olarak adlandırılır.
Gotik dönemin koyu renkleri terk edilerek, yumuşak renklere yönelinmiş sıcak ve parlak renkler kullanılmıştır.
En önemli özelliği olan insan ve mekan arasında uyum sağlamaya önem verilmiştir.
RÖNESANS SANATÇILARI - ESERLERİ
Leonardo da Vinci (1452-1519)
Felsefe, astronomi, jeoloji, anatomi, kartografi, botanik, mimari, mühendislik, matematik, resim, müzik ve heykel gibi farklı pek çok alanda çalışmaları ve eserleri olan çok yönlü bir kişidir. Farklı disiplinlerde çalışarak eserler vermiş bir dehadır.

Rönesans sanatının en önemli eserleri Leonardo da Vinci’ye aittir. Buluşları ve eserleri ile geleceğe ışık tutmuş ve plastik sanatlara ilham vermiştir. En bilinen iki yapıtı Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği’dir.

Son Akşam Yemeği freski 15. Yüzyılda Milano’da Santa Marie Dele Grazie’nin duvarına yapılmıştır. Bu resimle, resimde kompozisyon ve denge sorununu çözmüştür. Resim İsa’nın havarileriyle olan hikâyesine ve kendisine ihanet edilmesinin konuşulmasına ilişkin derin anlamlar içermekle birlikte anakronist ögeler barındırmaktadır.
Rafael Sanzio(1483-1520);
Eserlerinde güzelliği gerçek ölçütleri üzerinden değil, kendi idealize ettiği şekliyle yansıtmayı tercih etmiştir. En bilinen eseri Atina Okulu’dur. Bu eserinde Atina okulundan pek çok filozof bulunmaktadır. Aynı zamanda eserlerinde hareketli figürlere de yer vermiştir.

Gentile Bellini (1429-1507);
Venedik'te yaşamış İtalyan bir ressamdır. 1478'de Venedik Cumhuriyeti tarafından Fatih Sultan Mehmet'in Portresi yapmak üzere İstanbul'a gönderilmiştir.

RÖNESANS MİMARİSİ 15. yüzyılda gelişen, güçlenen, zengileşen İtalya Rönesansla birlikte Gotik etkili mimari üslubunu bir köşeye bırakarak bölgede yaşayan zengin bankerler, tüccarlar ve zengin Medicilerin de (14 – 17. yüzyılda Floransa’da yaşamış zengin bir aile) desteğiyle, Antik Mimari‘nin etkili bir şekilde kullanılması sonucu mimari alanda yeniliklerini boyutlandırmıştır.
Gotik üslubun din üzerine yoğunlaşan mimarisinin yerine; Rönesans’ın saraylar, sosyal binalar gibi farklı alanlarda ilerlemesi mimaride üslubun farklı kategorilerde kendini göstermesine olanak sağlamıştır. Gotik Mimari, dini düşünce yerine kendini matematiksel ve mantıksal bir çerçeveyle Rönesans’ın kollarına teslim etmiştir.
Santa Maria Novella Bazilikası – İtalya
Bu yapı Gotik Dönem ve Rönesans Dönemi’nin karışımıdır. Ön cephesinde bulunan renkli mermerli tasarım Mimar Leon Battista Alberti tarafından 1470 yılında yapılmıştır.
Özellikle bazilika içerisindeki freskler ilgi çekmektedir. Masaccio, Bazilikada yaptığı kutsal üçlü freskiyle (İsa, Baba Tanrı, Kutsal Ruh) doğrusal perspektif tekniğinin doğru bir şekilde kullanılmasının ilk örneğini vermiştir.

Uffizi Müzesi – İtalya
U şeklinde olan planıyla Rönesans Dönemi’nden birçok eseri sergilemesi ziyaretçi akınına uğraması için yeterli sebeplerdendir. Avlu kısmında bulunan dor sütunları Antik Çağ’dan bir esinlenmeyi bize gösterir; Klasik Yunan Mimarisi’nde de çok katlı yapıların sağlam olması için, dor sütununun diğer sütun tiplerine kıyasla daha kalın olmasından dolayı alt katlarda kullanımı tercih edilmiştir.

Pitti Sarayı – İtalya Pitti ailesine yapılan bu saray daha sonra Rönesans’ın varlıklı ailesi olan Medici ailesi tarafından satın alınmıştır. Bir dönem Napolyon tarafından da kullanılan bu sarayın büyüklüğü ve tasarımıyla önemi büyüktür. Günümüzde halihazırda göz doyuran, dolu dolu bir sanat galerisi olarak varlığını sürdürmektedir.

Schwerin Sarayı – Almanya
Almanya’nın Schwerin bölgesinde bulunan bu saray etrafındaki göller ve doğal güzellikler ile birlikte naif duruşuyla bir kartpostal izlenimi vermektedir. Bulunduğu bölgeyle uyum içerisinde olması ve günümüzü andırmaması, bakıldığında dönemsel bir film izliyormuş hissi uyandırabilir. 12. yüzyılda kale olarak inşa edilmiş, Rönesans Dönemi’nde tekrar elden geçmiş ve saray halini almıştır. Şimdiki halini ise, 19. yüzyılda yapılan restoreler sonucunda kazanmıştır.

Heidelberg Kalesi – Almanya Neckar ve Ren nehirleri arasında, orman içinde kalan bu değerli yapı, Alman Rönesans döneminin önemli yapıları arasındadır. Her ne kadar çeşitli hasar verici olaylara maruz kalsa da günümüze ulaşabilmiş ve kısmen restore edilmiştir.

TÜRKİYE’DE RÖNESANS MİMARİSİ
Türkiye’deki Rönesans mimari tarzda eserler için fazla örnek bulunmamaktadır. Mimari tarzın ortaya çıkışının Osmanlı Dönemi’nin en güçlü yılları ile paralellik göstermesi, mimari tarzın yeterince ilgi görmemesine yol açmıştır. Osmanlı’da ise Rönesans’ın yeniden doğuş olarak etkilendiği tek yapı Ayasofya’dır. Mimar Sinan, eserlerinde Ayasofya vasıtası ile Bizans dönemi mimarisini kullanarak Rönesans mimarisi alanında eserler kazandırmıştır.

Comments